26 Eylül 2009 Cumartesi

Bekleyebilirim.

Gelirim dedin.
Bekledim, bekledim..
Sonra yanıma baktım.
Gelmemişsin.
Trafiğe takıldın heralde.
Olsun.

Sonra zaman dursun istedim. Peri kızı olmak istedim. Sihirli ellerim olsun ve-

Ne diyordum ? Ah, iyi ki zaman durmuyor.
Yoksa beklemek ne sıkıcı olurdu.
Öyle değil mi ?

Mesela düşüncelerini merak ediyorum şu an.
Bakışlarını kaçırıyorsun.
Benden utanıyor olmalısın.
Yoksa bunun başka açıklaması olamaz.

Kimi kandırıyorum ben ? Dinlemiyorsun işte beni. Sonra bir dilek daha tuttum ve beni dinlemeni istedim.

Yeni farkediyorum!
Gelmişsin.
Geleceğini zaten biliyordum.
Ve beni yanıltmadın.
Teşekkür ederim. Binlerce ama binlerce kez teşekkür-

Aklın burda değil ama. Yanımda oturan içi boş bir beden neye yarar ki ?

21 Eylül 2009 Pazartesi

Fallen Angel



Beni yıllarca kanatlarım olduğuna inandırdın.
Oysa ben sana güvenip bulutlarla dost olmuştum.
Ben sana güvenmiştim ve dağın zirvesine kadar uçup
Kuşlardan selam getirdim sana.

Hello. I'm a fallen angel.

19 Eylül 2009 Cumartesi

Ben Özgür Değilim

Büyüdüm ve özgürlüğüm var sanıyorsan yanılıyorsun.
Sen hergün kusana kadar şeker yiyip babana sana uçan balon alması için ısrar edebilir misin ?
Peki ya başına ne gelirse gelsin, annenin seni kurtaracağına emin olabilir misin ?

Ya Noel Baba ? Bütün sene "o gün"ü bekleyip Noel Baba'yı görmek için heycan duyabilir misin ?

Şimdi söyle, sen özgür müsün ?

17 Eylül 2009 Perşembe

Kreativ Blogger

Ödül için çok teşekkür ederim Ege Zeytun hanım kızım :P


Şimciiik ödülümüzün kuralları varmış efenim :P
1-Sizi ödüllendirene teşekkür edin.
2-Sizi ödüllendirenin blog linkini yayınlayın.
3-Ödülün logosunu yayınlayın
4-7yaratıcı blogger ı ödüllendirin
5-7 blöğün linkini yayınlayın
6-Ödüllendirdiklerinizi haberdar edin.
7-Kendiniz hakkında 7 ilginç şey yazın.

Yaratıcı bloggerları diğer blogumda ödüllendirmiştim o yüzden bir daha şeeetmiyorum.

Kendi hakkımda 7 garip şey

*Yapmam gereken diğer şeyleri yapmadan yeni bir işe başlayamam. Takıntılıyım.
*Her şey planlı olmalı. Gideceğimiz yer, yapıcağımız iş. Her şey. Daralıyorum, neyle karşılaşacağımı bilmek istiyorum.
*Mesajlaşmaktan nefret ederim. Çok zor geliyor ama katlanıyorum.
*Sinirlenince acayip oluyorum. Gözü döndü derler ya. Aynen öyle. Yıkıp dökebilirim her şeyi.
*Sevgilim olucak insan akşamları bana bir şey anlatmalıdır. Masal da anlatmalı, ne var :P Ama farklı olmalı. Mesela eski sevgilim ilginç bilgiler veriyordu. Çok hoşuma gider :D
*Çevremdeki insanlardan mutlaka bir şey öğrenmeliyim. Yoksa çok sıkılıyorum.
*Her insanın bir rengi vardır bende. Annem turuncu mesela :D
*Gözlüğümü yıkamaktan nefret ediyorum :D

Farkındayım pek ilginç bir insan değilim :P Ama anca bu kadar çıktı.

Dipçik not: Diğer blogtan komple geçirdim dfjghb aynısı orda da olabilir. Olabilir böyle şeyler :P

Cimcirdim, görüşürük :*

16 Eylül 2009 Çarşamba

Rüzgarla Yolculuk

Yavaş ve sağlam adımlar atıyorum.
Öyle yavaş ve sağlam(!) adımlar ki beni görenler, hayattan ne denli korktuğumu anlayabilirler.
Belki bir rüzgar eserde beni çok uzaklara götürür diye iç geçiriyorum.
Sonra pişman olup vazgeçiyorum.

Tanrı aşkına, buralara kadar rüzgar getirmedi mi beni zaten ?!

12 Eylül 2009 Cumartesi

Milad

Ya burda kalıp sil baştan yaşayacaktı herşeyi.
Ya da devam etmeyecekti. Burda durduracaktı, anıları, zamanı, yaşamı, her şeyi.

Burası milad olacaktı onun için.

Ama işte bir umut, içindeki bir umut taşıdı onu geleceğe.
Parçalanmış bir hayat, akılda kalan anılar ve sürekli akıp giden zaman ile.

11 Eylül 2009 Cuma

Arnavut Kaldırımları

Yere çömeldim. Yağmur, damlalarını nazikçe üstüme bırakırken, sanki ıslanmaktan nefret eden ve ıslanınca sıçana dönüşen ben değilmişim gibi.

Son günlerde yaptığım en eğlenceli, hatta yaptığım tek şey bu.

Yağmur, ben ve arnavut kaldırımları.

4 Eylül 2009 Cuma

I love everything without nothing

Düşüncelerim, hep yankı yapıyor beynimde.
Son kez "elveda"yı fısıldamak istiyorum,
Bir rüzgar alıp götürüyor.
Hiçbir şey kalıyor elimde.

3 Eylül 2009 Perşembe

Şizofreni

Yağmur seslerinin, insanın içini huzursuzlukla kapladığı bir havada öylece uzanıyordum. Doğrulunca farkettim ne hale geldiğimi. Her yerde cips kırıntıları vardı. Bir hafta öncesinden kalma pizzanın kutusu duruyordu sehpanın üzerinde. Kıyafetler, yastıklar. Her yer darmadağınık olmuştu. Kahvemi elime aldım. Son yudumumu da aldıktan sonra derin bir iç geçirdim.

Ben, aldatıldım.

Yanlış anlamayın rica ederim. Sevdiğim adam tarafından değil. Sevdiğim insanlar tarafından aldatıldım ben. Yıllarca farkedemedim. Yıllarca farkedemedim sömürüldüğümü.
İnsanların hayatının yalandan ibaret olduğunu farkedemedim!

Hep acı çektim ben. Ardından defalarca sarıldım birilerine. "İyi ki varsın, elimi tut sonsuza kadar" dedim hepsine. Hepsine güvenmek istedim! Yanıldım. Hata yaptım. Onlara güvenmekti benim hayatımın yanlışı. Oysa onlar gibi olsaydım.. Ah kabul ediyorum ben onlar gibi olamam.
Benim yufka yüreğim var her şeyden önce. Düşünceli, merhametli yüreğim. Kendimi inandırıyorum, inanıyorum Tanrı'nın varlığına. Gün gelicek çekicekler cezalarını. Benim merhametli, yufka kalbimi kırdı onlar! Onlar, hakediyorlar cezayı. Çekicekler cezalarını! Çekicekler değil mi? Tam bu sırada, yeniden ağlamaya başladım. Kendime bağırıyordum artık. "Sus, salak. Yine ağlıyorsun işte. Yine güçsüzsün işte. Senden nefret ediyorum!"

Nefret. Son kelime derinden etkiledi beni. Evet, başlamıştım. Sarıldığım son kişi "ben"dim. Ve "ben" de terkediyordu beni. Artık ne yapsam boştu. Buzdolabından iki kutu bira aldım ve sehpaya koydum. Birini içerken aklımdan geçiriyordum. "Benden nefret etmek."

Sonra düşündüm. Ben bu değildim. Kendime bu kadar acı çektirmek acımasızlıktı. Uzaklaşsaydım, bir süre, belki bir süre yalnız kalabilirdim. Böylece toparlanırdım. Kendime bakardım. Kendimle ilgilenirdim. Bu sırada farkettim de, tamamen bana ait olan hiçbir şeyim yoktu. Sonra aklıma bir fikir geldi. Bir kedi. Evet, evet. Bir kedi. Yalnızlığımı paylaşırdı hem. Ben şarkı söylerdim, o bana eşlik ederdi. Ah ne muhteşem bir fikir! Bunları yıllarca akıl edemediğime şaştım. Evet. Hergün onunla konuşmak ne kadar eğlenceli olurdu kimbilir! Bir kedi almalı sonra da burdan uzaklaşmalıydım. Sonra muhteşem, herkesin kıskanacağı hayatıma devam edecektim. Herkes onunla aramdaki bağı kıskanıcaktı. Ama o beni yıllarca terketmeyecekti. Ben ona tüm sevgimi verecektim. Oda bana şefkatini.

Gri bir kedi aldım. Onunla birlikte yağmurlar dinmiş. Neşe hakim olmuştu banada. Huzurla gelmişti bu kedi. Adını "Umut" koydum. O benim son umudumdu. Sonra valizimi hazırlamaya başladım. "Şunu almalı mıyım ? I ıh. Aa ama bu gerekli olabilir. Ve evet. Bavulumuz hazır!"
Böylece çıktım yola.

Şimdi bu satırları çok güzel bir yerden yazıyorum. Sanki hemen hemen tüm nimetlerini buraya sunmuş. Her yer yeşillik. Üstelik size anlattığım fırtınalı yağmur buraya hiç yağmamış! Ne kadar güzel değil mi ? Ben yağmuru sevmem çünkü. Perdeleri çektikten sonra içeri giren güneşe şaşıp kalırsınız. O kadar güzel parlıyor ki. Umut bile bayılıyor bu işe. Birlikte çok güzel vakit geçiriyoruz.

Ah, nereye mi taşındım ? Imm, bu hikayenin geçtiği odadan çıkıyorsunuz ve tuvaletin yanındaki kapıya yöneliyorsunuz. Zilde adım soyadım yazıyor zaten. Merak etmeyin, kolay bulunur bir yerdeyim. Ama öyle malikane falan beklemeyin. Oda gibi bir yer. Küçücük.

;;